Kansere Karşı Korunma Stratejileri

//Kansere Karşı Korunma Stratejileri

Kansere Karşı Korunma Stratejileri

Platformumuz kanserden korunma amacına yönelik yaklaşımları,  desinformasyonlar içinde kaybolmadan görmenize yardımcı olmak için , kritik düşünce süzgecinden geçirerek derlemiş ve aşağıda bilginize sunmuştur, faydalanmanızı ümit ederiz.

Antik zamanlarda kanser bugünküne oranla çok nadiren görülüyordu , bu durum günümüzde birşeyleri yanlış yaptığımızı gösteriyor olsa gerek!  Bkz. http://articles.mercola.com/sites/articles/archive/2010/12/03/cancer-not-found-in-ancient-mummies-appears-to-be-recent-disease.aspx

Dünya’da sigara kullanımı son elli yılda yarı yarıya azalmış olmasına rağmen Norveç istatistiklerine göre özellikle kadınlarda kanser oranları 50 sene öncekinin 10 katına kadar artmıştır. Bu durum günümüzde birşeyleri gittikçe daha daha  yanlış yaptığımızı gösteriyor olsa gerek!

http://www.kreftregisteret.no/en/The-Registries/Cancer-Statistics/

(Amerikan istatistiklerinin hileli olduğu bilindiği için burada özellikle daha güvenilir olan Norveç istatistikleri verilmiştir. Hileyi görmek için kanser önleme koalisyonunun raporuna göz atabilirsiniz.  http://www.preventcancer.com/losing/nci/manipulates.htm#stats  )

Pek çoğumuz iç güdüsel olarak bu işte bir terslik olduğunu sezinlemekteyiz ama genellikle bir yakınımız kansere yakalanmadan önce bu konuya pek kafa yormamaktayız. Bazılarımız için bu konu o kadar can sıkıcıdır ki düşünmemeyi tercih ederiz. Hatta bazılarımız hastalığın adını cümle içinde kullanmaya çekinecek kadar bu konudan korkmaktayız. Peki bugüne dek bu hastalığı görmezden gelmek insanları kanser olmaktan kurtardı mı? İstatistiklere bakılacak olursa tam tersine biz onu görmezden geldikçe kanser çığ gibi büyümekte. Peki bu konuda bilgimizi arttırmak için neler yapabiliriz? Konuyu kendimiz araştıralım desek internet tam bir bilgi çöplüğü, her kafadan bir ses çıkıyor, konunun uzmanları birbiri ile çelişkili argümanlar sunuyor. Ana akım tedavi yöntemlerinin başarısı tartışmalı! Alternatif tedavi yöntemlerinin içerisinde yer alan pek çok şarlatanlık bir bakışta göze çarpıyor. Kanserden koruma amacıyla sunulan bilgilerin içerisinde çamaşır suyu benzeri bir maddenin kansere karşı koruduğu gibi safsatalar yer alıyor.

Öncelikle kanser ile ilgili olarak ana akım tıp yaklaşımlarına değinmeyeceğimizi ve niçin değinmeyeceğimizi tek bir örnek üzerinden açıklayarak başlayalım: Zaman zaman özellikle göğüs kanseri ile ilgili farkındalık kampanyaları yapılmaktadır. Örneğin geçtiğimiz senelerde sosyal medyada ”Paris’e gittim!”, ”çocuğum oldu!” , ”kazı kazandan para kazandım!” gibi dikkat çekici sloganlar eşliğinde göğüs kanseri farkındalığı sağlanmaya çalışılıyordu. Peki tam olarak bunun sonucunda elde ettiğiniz farkındalık neydi? Tıp endüstrisi ve onların güdümündeki hayır kurumlarına göre bu farkındalık tıp endüstrisine daha fazla para kazandıracak eylemler yapmaktı. Örneğin Angelina Jolly’nin yaptırdığı gibi 4.000 USD’lik BRCA testi sonucu çıkan kanser riskine karşı  önlem olarak sağlam memenizi aldırmak yada erken teşhis için habire mamografi taraması yaptırmak idi. Oysa sık sık mamografi yaptırmak şu makaleye göre kanser riskini arttırmaktadır. http://articles.mercola.com/sites/articles/archive/2013/05/27/angelina-jolie-double-mastectomy.aspx

Buna karşılık süt ürünleri tüketmeyen uzakdoğulularda göğüs kanserinin batılılardan yaklaşık 1.000 kat daha az görüldüğü  bilinmekte fakat tıp endüstrisinin amacı hastalıkları yeryüzünden silmek değil hastalıklardan ticari kar elde etmek olduğu için bu ve benzeri konuları araştırmaya bütçe ayrılmamaktadır.  http://www.sott.net/article/217710-Why-Women-In-China-Do-Not-Get-Breast-Cancer

Çünkü tıp endüstrisi diyetinizi değiştirerek kanserden korunmanızdan para kazanamaz ve bu nedenle de böyle konuları araştırmaz.

Farkındalık dendiği zaman bizim aklımıza tıp endüstrisinden farklı olarak ”erken teşhis etmek yada başarı ile tedavi etmek” değil bu hastalığın tamamen yeryüzünden silinmesi gelmektedir, işte bu nedenlerle ana akım tıp ile ilgili görüşlere bu derlemede pek yer vermeyeceğiz.

Kansere karşı korunmada alternatif yaklaşım tavsiyelerinin büyük çoğunluğu da desinformasyondur, bu desinformasyonların içerisinde  uluslararası tohum ve tarım kimyasalı lobisinin doğrudan/dolaylı etkisi hissedilir, örneğin vejetaryen beslenmeyi tavsiye etme, hayvansal protein ve yağlardan uzak durmayı tavsiye etme gibi oldukça hatalı yaklaşımlar vardır,  aşağıda böyle bir desinformasyonun çürütülmesi örneğini bulabilirsiniz:

http://www.tddp.org/kanserden-korunma-desinformasyonlari/

Özetle şunu söylemekte fayda vardır: Bu konuda batı tıbbına çok güvenmek mümkün değildir çünkü  batı tıbbı insanların sağlıklı kalmasından değil hastalanmasından para kazanmaktadır ve ilke olarak ilaç lobisinin dümen suyundadır.  Buna karşılık alternatif tıbba da güvenmek çok mümkün değildir çünkü bu alanda da insanların çaresizliğini paraya çevirmeye çalışan çok sayıda şarlatan vardır. Peki bu konuda hakikati nasıl bulacağız? Malesef edindiğimiz bilgileri , bu bilgiler ister en saygın tıp dergilerinden gelsin, ister alternatif tıp kaynaklarından gelsin kendi kritik düşünce süzgecimizden geçirmeden ve bizlerle aynı frekansta düşünen insanlardan kurulu bir ağın içinde yer alıp bu ağ üzerinden bilgi paylaşma, bilgi süzme ve bilgiyi işleme  çalışması yapmadan  , ezbere doğru kabul etmek mümkün değildir.

Kanserden Korunmak için Yaşantımızda Neleri Değiştirebiliriz?

Yukarıdaki makalelerde görüldüğü üzere antik devirlerde nadir görülen bir hastalıktır kanser! o halde antik zamanlarda olmayan unsurları hayatımızdan çıkarmanın bizi kansere karşı koruma olasılığı oldukça yüksektir! Peki nedir bugüne göre eski devirlerde farklı olanlar?

-Yiyecek ve içecekler doğal taze, tarım ilaçsız, hormonsuz, kimyasalsız, antibaktiriyel vb. gibi katkılar içermemekteydi, tahıl ve süt ürünleri bulunmamaktaydı. Buradan hareketle Taş devri felsefesine göre beslenmek bizi kanserden koruyabilir.

-Çevresel toksinler daha az idi, toksin denilince aklımıza ilk olarak sigara gelir ancak üzerimize giydiğimiz kıyafetler, oturduğumuz koltuktaki kimyasallar, ağızımızdaki civalı diş dolgusu, grip aşılarında bulunan civalar, elimizde tuttuğumuz püskürtme yazıcıdan çıkma kağıtlar ve satış fişleri, pet şişeden içtiğimiz su, işlenmiş gıdalarda bulunan kimyasallar, tarım ürünlerinde bulunan tarım ilacı ve kimyasal kalıntıları, endüstriyel yetiştirilmiş hayvan ürünlerinin yağlarında birikebilen toksinler, yiyecekleri yanlış yöntemlerle pişirmemiz nedeniyle oluşabilen heterosikloaminler ,yiyeceklerin aşırı sıcaklıklarda denatüre olması, yağların aşırı sıcaklıklarda transyağa dönüşmesi ,hava kirliliği, egsoz gazları vb. gibi toksinlerin potansiyel zararı hiç hafife alınacak gibi değildir. Toksinlerden mümkün mertebe uzak durmak bizi kansere karşı koruyabilir.

-Yapay Elektromanyetik dalgalar yoktu! yani örneğin GSM ve WIFI ağları yoktu! Bu çeşit EM yayınım yapan cihazları gündüz uzak duramasak ta az kullanmamız, WIFI yerine telli ağ kullanmamız, en azından uyurken GSM,WIFI cihazlarınızı  kapatmamız bizi kansere karşı koruyabilir.

-Nükleer santral kazaları olmamıştı ve nükleer silah denemeleri yapılmamıştı, Japon sanatçı Isao Hashimoto’nun yarattığı 1945-1998 yıllarında yeralan 2053 nükleer denemenin görselleştirildiği aşağıdaki video bu konunun önemini anlamanıza yardımcı olabilir.

http://www.youtube.com/watch?v=LLCF7vPanrY

Nükleer kirliliğe karşı alabileceğimiz önlemler konusu bir başka yazının konusudur , ancak ilk akla gelen önlemler nükleer kirlenme olduğu bilinen bölgeden ve bölgenin rüzgar altında üretilen yiyecek içeceklerden uzak durmak , nükleer radyasyona maruz kalmadan hemen önce iyot hapları almak ve radyasyona maruz kalma sonrasında pektin (örneğin elmada bulunur) gibi toksin bağlayıcılar ile nükleer izotopları vücuttan uzaklaştırmaya çalışmaktır.

-İnsanlar eski devirlerde muhtemelen bugünküne oranla daha fazla bedensel aktivite yapıyordu.

Dikkat Çekici Alternatif Tedavi Yaklaşımları

Ana akım tıpta en çok sözü edilen tedavi yaklaşımlarından birisi olan Kemo terapi %97 ihtimalle işe yaramamaktadır, ancak alternatif yöntemler para kazandırmadığı için kemoterapi çare olarak sunulmaya devam edilmektedir:

http://www.sott.net/article/276832-97-Percent-of-the-time-chemotherapy-does-not-work-Bigpharma-greed-and-profits-assure-its-continued-use-despite-more-effective-and-less-toxic-alternatives

Çoğu kaynakta kanser hücresinin mutasyon ile oluştuğu söylenmektedir. Oysa bu ifadede bir hata olabilir! Kanser hücresinin çoğu kaynağın söylediği gibi mutasyonla değil mantar hücresi ile insan hücresinin melezlenmesinden ortaya çıktığı ile ilgili güçlü bir hipotez vardır. Bunun dışında bazı mantarların kanser olarak teşhis edildiği ve mantarların ürettiği mikotoksinlerin (örneğin aflatoksin) kansere yolaçtığı da bilinmektedir.

bkz. http://www.knowthecause.com/index.php/cancer

Bu hipotezden hareketle  mantarları aç bırakarak öldüren düşük karbonhidrat diyetlerinin kanser hücrelerini de  öldürmesi oldukça akla yakın gözükmektedir , diyet ile kanser tedavisi ile ilgili ve diğer seçme makaleleri aşağıda bilginize sunuyoruz:

1) Dr. Seyfried’e göre ketojenik beslenme (çok düşük karbonhidrat, yüksek yağ diyeti) çoğu kanser vakasında kemoterapi ve radyoterapinin yerini alabilir, doktorların tedavi olarak ketojenik diyet vermemesinin nedeni ekonomiktir (yani hastahane ve ilaç şirketleri ketojenik diyetten para kazanamaz):

http://www.examiner.com/article/low-carb-ketogenic-diet-beats-chemo-for-most-cancers-says-dr-thomas-seyfried

2) Dr. Seyfried’in bir başka makalesi epilepsili çocukları tedavi etmede kullanılan  Ketojenik diyetin (çok düşük karbonhidrat, yüksek yağ diyeti) farelerde beyin tümörlerinin büyümesini yavaşlattığını  göstermektedir.

http://www.nutritionandmetabolism.com/content/4/1/5

3) Dave Conrardy isimli bir adam kolon kanserini çiğ organik sebze suyu orucu  ile yenmiş ve 25 ilaçtan kurtulmuştur:

http://tv.greenmedinfo.com/man-heals-cancer-with-diet-gets-off-25-medications/

Benzer şekilde bitkisel bir diyetle kanser tedavisi yapan Dr. Gerson orjinal kanser tedavi protokolünde hayvansal gıdaların sağlık faydalarını farketmiş ve bitkisel diyet ile oruç tutmaya ek olarak hastalarına düzenli olarak otlak hayvanlarının ciğerini çiğ tüketmelerini tavsiye etmiştir.

http://primaldocs.com/uncategorized/thoughts-on-cancer/

Ketojenik diyet ve Oksijenin Kanserden korumada etkisi üzerine:

http://www.sott.net/article/297874-Kill-cancer-with-oxygen-and-ketogenic-diet

4) Güney Kaliforniya üniversitesi araştırmacıları üç günlük oruç tutma sonucunda hasarlı olan bağışıklık sisteminin baştan yaratıldığını ve bunun özellikle kemoterapi gören kanser hastalarına fayda sağladığını bulmuştur. :

http://www.sott.net/article/280079-Fasting-for-two-days-can-regenerate-entire-immune-system-study-finds

 

5) Aşağıdaki hakemli pubmed makalesine göre butrik asit kolon kanseri hücrelerini öldürmektedir.

http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/9626487

Yani Butrik asit kolon kanserine karşı sadece koruyucu olarak değil tedavi edici olarak düşünülebilir. Butrik asit barsak florasında yeralan yararlı bakterilerin yeşil yapraklı lifli sebzeleri sindirmesi sonucu oluşur. Günümüzde insanların yapay gıdalar, bitkisel ve transyağlar, tahıllar, karbonhidrat ve şekerler yönünden zengin beslenmesi nedeniyle barsak florasındaki yararlı organizmalar azalmış zararlı organizmalar artmıştır. Çoğu insan lif kaynağı olarak yeşil yapraklı sebzeler yerine tahılları tüketmektedir. Bu nedenle barsakta kolon kanserine karşı koruyucu olan butrik asit oluşma imkanı azalmıştır. Butrik asit bunun dışında  otlak hayvanlarından elde edilen tereyağında da (adı üstünde ing. butter) bulunur. Günümüzde tereyağı damarları tıkadığı iddia edilerek canavarlaştırılmıştır. Oysa diyet ile alınan hayvansal yağlar ile kandaki kolestrol ve trigliseridler arasında bir ilişki yoktur. Doğal yetiştirilmiş otlak hayvanlarından elde edilen tereyağının sağlığa zararı değil yararı vardır!

Daha fazla bilgi için bkz.

http://www.tddp.org/dusuk-karbonhidratli-beslenme-doymus-yaglar-ve-kolestrol-sagliga-zararli-midir/

Buna karşılık çiftlik hayvanları artık otlaklarda değil kapalı dar mekanlarda küspe ve silaj  ile beslenerek, antibiyotik ve hormon verilerek yetiştirilmekte, bu şekilde yetişmiş hayvanlardan elde edilmiş tereyağlarında tarım ilacı ve diğer kimyasal  toksinler birikmekte, omega-6 yağlarının omega-3 yağlarına oranı artmakta, transyağlar artmakta, butrik asit azalmaktadır. Bu şekilde elde edilmiş ticari endüstriyel tereyağları elbette sağlığa zararlıdır.

6) Yüksek doz D-Vitamini tedavisi:

http://www.sott.net/article/202714-Breast-Cancer-Virtually-Eradicated-with-Higher-Levels-of-Vitamin-D

7) Damardan yüksek doz C-Vitamini tedavisi:

http://www.sott.net/article/254526-High-dose-IV-vitamin-C-kills-cancer-cells

8) DMSO denilen ucuz bir takviye hem başlıbaşına kanser ve çeşitli hastalıkların tedavisinde fayda sağlamakta hem de kemoterapinin etkinliğini arttırmaktadır:

http://www.sott.net/article/281097-DMSO-A-forgotten-natural-miracle-for-cancer-and-other-diseases

9) Güney Koreli araştırmacılar antikorlara tutundurulmuş demir nanoparçacıklarını manyetik alan yardımı ile tümörlör üzerine yığdıkları bir yöntemin başarısını in vitro (laboratuarda) ve in vivo (yaşayan canlı üzerinde) gösterdiler. Büyük ilaç firmaları kemoterapi ilaçlarını satmaya devam etmek istediklerinden olsa gerek bu araştırmaya pek ilgi göstermedi.

http://themindunleashed.org/2014/04/soon-censored-korean-scientists-successfully-kill-cancer-magnets.html

10) Dr. Mercola’ya göre doğal anticarserojen takviyeler aşağıdakilerdir:

– Co-Q10/Ubiquinol takviyesi

– Curcumin (zerdeçalda buluna aktif ajan)

– Capsaicin (acı biberi acı yapan madde)

– methylselenocysteine (sarımsak ve brokolide bulunur)

– Elagik asit (böğürtlen, nar gibi meyvelerde bulunur)

Bkz. http://articles.mercola.com/sites/articles/archive/2012/08/04/dca-and-turmeric-on-cancer.aspx

11) Dr. Mercola’ya göre kanseri önleyici yaklaşımlar şu makalede yer almaktadır:

http://articles.mercola.com/sites/articles/archive/2014/02/27/cancer-rates-rising.aspx

Konuyla ilgili Türkçe Kaynaklar

Türkçe kaynak arayanlar için rahmetli Prof.Dr. Ahmet Aydın’ın aşağıdaki sunumu oldukça yol göstericidir:

http://beslenmebulteni.com/beslenme/?p=985

Prof.Dr. Ahmet Aydın’ın beslenme önerileri ise aşağıdaki gibidir:

http://beslenmebulteni.com/beslenme/?p=982

Yukarıdaki Prof.Dr. Ahmet Aydın makalesinde dikkat edilirse taşdevri diyeti yapmayı ve bazı doğal takviyelerin kullanılmasını öneriyor, taşdevri diyetini nasıl yapılacağı ile ilgili olarak aşağıdaki bağlantılardan yararlanabilirsiniz:

Taşdevri Diyeti Platformu Sayfaları:

http://www.tddp.org

https://www.facebook.com/pages/Ta%C5%9F-Devri-Diyeti-Platformu/247196012041824

 

Yeni başlayanlar için taşdevri diyeti videosu:

 

Tipik taşdevri diyeti örneği:

http://www.tddp.org/category/paleo-diyeti/tipik-tas-devri-diyeti-ornegi/

 

(taşdevri tipi) Ketojenik beslenmeye genel bakış:

http://www.tddp.org/category/paleo-diyeti/ketojenik-diyet/

 

Tahılların karanlık yüzü:

http://www.tddp.org/tahillarin-karanlik-yuzu-glutenden-de-beter-lektinler/

Taş Devri Diyetinde bitki tohumları hakkında:
http://www.tddp.org/tas-devri-diyetinde-bitki-tohumlari/

 

Yağlar Dumanlanma noktaları ve kullanım yerleri:

http://www.tddp.org/yaglar-dumanlanma-noktalari-kullanim-yerleri/

 

Zerdaçal:

http://www.tddp.org/zerdecal-anti-enflamatuar-ilaclari-utandiriyor/

 

-Toksinlerden arınma konusunda kısaca bilgilendiren Türkçe bir kaynak:

http://www.tddp.org/toksinlerden-arinmanin-sekiz-etkili-yolu/

 

-Ruhumuzu da toksinklerden arındırmak için bedava ve basit bir nefes ve meditasyon tekniğinin türkçe çevirisi aşağıda yer almaktadır:

http://tr.eiriu-eolas.org/

 

Bu derlemenin yarar sağlamasını dileriz.

Derleyen: Taş Devri Diyeti Platformu

Bu belge: http://www.tddp.org/kansere-karsi-korunma-stratejileri

 

Not: bazı üyelerimizden  bu derlemede  kullandığımız fotografın kadın vücudunu meta olarak kullandığı yönünde eleştiriler gelmiştir. Çoğu zaman bir fotografın anlamı fotografın kendisinden ziyade ona bakan göz tarafından yüklenmektedir. Burada da aynısı olmuş olsa gerek!  Kullanılan fotograf grubumuzun konusuna uygun olarak 1966 yılında çevrilen ”isa’dan bir milyon yıl önce” isimli taşdevrinde geçen bir filmin afiş fotografıdır. Fotograf’ta gözüken kadın dönemin ünlü oyuncusu Raquel Welch’tir.  Biz bu fotografı kullanırken açıkçası tam tersine kadına yapılan ayrımcılığa karşı bir tavır aldığımızı düşünmüştük. Zira diğer yerli/yabancı  paleo/taşdevri diyeti  mecralarına göz attığınızda buralarda genellikle mağara devri erkeklerinin yada egzersiz yapan kaslı erkeklerin  fotograflarının kullanıldığını göreceksiniz. Biz tam tersini yapmak ve kadına karşı bu istemsiz ayrımcılığı ortadan kaldırmak istemiştik. Neye niyet, neye kısmet! 🙂

By |2019-01-11T22:36:17+00:00Ocak 3rd, 2016|Sağlık|