Taş Devri Diyeti Karalama Kampanyası

//Taş Devri Diyeti Karalama Kampanyası

Taş Devri Diyeti Karalama Kampanyası

Son yıllarda Avustralya’da Taş Devri Diyeti popülerlik kazanmaya başlamıştı, içimizden ”ne zaman bu olumlu gidişata bir nazar değecek?” diye  geçirirken çok beklememize gerek kalmadı ve ana akım medya fareler üzerinde yapılan  sözde bilimsel bir araştırmaya dayanarak  ”Taş Devri Diyeti şişmanlatıyor ve diyabete yol açıyor!” diye yaygara kopartmaya başladı.

Araştırmayı gözden geçirdiğimizde ”bir deli kuyuya taş atmış kırk akıllı çıkaramamış” misali neresini düzelteceğimizi bilemediğimiz bilimsel olarak oldukça kötü kurgulanmış adeta Taş Devri Diyeti aleyhine olumsuz sonuçlar almak üzere tasarlanmış bir araştırma ile karşı karşıya olduğumuz izlenimine kapıldık.

Öncelikle araştırmayı kısaca özetleyelim: Aşırı şişmanlatılmış ve diyabet öncesi semptomlar gösteren fareler iki gruba ayrılıyor ve gruplardan birisine eski diyetleri devam ettirilirken diğer gruba  %20 karbonhidrat %60 yağ içeren düşük karbonhidrat/yüksek yağ diyeti (DKYY diyeti) uygulanıyor. Çalışmanın sekizinci haftasında DKYY diyeti uygulanan fare grubu daha fazla şişmanlamış, insülin direnci ve insülin seviyeleri artmış, diyabet semptomları daha kötülemiş oluyor. Buradan hareketle ana akım basın farelere uygulanan DKYY diyetini Taş Devri Diyeti ile aynı kefeye koyup Taş Devri Diyetini kötülemeye başlıyor.  Taş Devri diyetinin ana felsefesi  insanlar çevre ve doğaya bu kadar müdahale etmeden önceki devirlerdeki insan diyetine  yakın beslenmektir. Bu felsefeyi  farelere uyarladığımızda fareyi insan Taş Devri Diyeti ile değil fare Taş Devri Diyeti ile beslemek daha doğru bir yaklaşım olurdu ama biz bu ana kurgu hatasını görmezden gelip araştırmacıların farelere verdiği besinlerin insan Taş Devri Diyetine ne kadar uygun olduğunu irdeleyelim, bu amaçla araştırmada farelere verilen besinlerin listesini aşağıda dikkatinize sunuyoruz:

1-Kakao yağı: Farelere birincil yağ kaynağı olarak omega-6 zengini Kakao yağı verilmiştir, kakao yağı Taş Devri Diyetinde haftada en çok bir defa şekersiz organik bitter çikolata içerisinde çok çok kısıtlı olarak tüketilebilen bir yağdır, asla TDD’de birincil yağ kaynağı olarak değerlendirilemez.

2-Kanola yağı:  Genellikle  GDO’lu olan ve endüstriyel ısıl süreçlerde işlenerek olumlu özelliklerini kaybeden bir yağdır. TDD’de asla ana yağ kaynağı olarak kabul edilemeyen ve organik soğuk sıkım tipleri sınırlı olarak tüketilebilen bir yağdır, ancak soğuk sıkım kanola yağının kokusu nahoş olduğu için TDD yapan hiç kimsenin bu yağı ana yağ kaynağı olarak tüketebileceğini zannetmiyoruz.

3-Kazein: Süt proteinidir, TDD’de aynen buğday proteini gluten gibi çok zararlı ve çok enflamasyon yaratıcı  olarak değerlendirilen ve tüketiminden kaçınılan bir proteindir. TDD’de süt ve buğday ürünleri en zararlı besinler olarak değerlendirilir, bu konuda daha fazla bilgi edinmek için buraya tıklayınız.

4-Sakaroz: Evet, doğru okudunuz, şaka değil! şişman ve şeker hastası farelere sakaroz yani rafine şeker vermişler! TDD’yi uzaktan da olsa bilen birisi asla yüksek yağ diyeti ile şekerin birlikte kombine edilemeyeceğini, aksine bir tutumun şeker hastalığını arttıracağını ve kilo almaya neden olacağını bilir.

TDDP Yorumu: Daha önce şu  yazı  ve şu yazı da değindiğimiz üzere TDD’de düşük karbonhidrat yüksek yağ tüketme yaklaşımı desteklenmekle birlikte bu tüketimin ölçüsü (%) ile değil (gram) ile verilir, örneğin 70kg ağırlığında bir insan günlük besin ihtiyacının 54 gramını proteinlerden 50 gramın altında kısmını karbonhidratlardan karşılarsa ve bunun üstüne canının istediği kadar çok yağ yerse tip II diyabet durumunun düzeldiğini ve kilo vermenin gerçekleştiğini Dr. Lutz’un otuz küsür yıllık klinik deneyimlerinden biliyoruz. Örneğin 70kg ağırlığında bir insana günde 300 gram karbonhidrat, 300 gram protein, 900 gram yağ yedirip bunu DKYY (düşük karbonhidrat yüksek yağ) diyeti olarak adlandıramayız, hele TDD (Taş Devri Diyeti) olarak hiç adlandıramayız. Muhtemelen bu sözde bilimsel araştırmanın kurgusunu yapanlar bu bahsettiğimiz hususu da görmezden gelmişlerdir.

5-Sade yağ (ghee):  Bu çeşit yağ otlak hayvanından elde edilmiş olması şartıyla TDD’de makbul bir yağdır ancak araştırmada yağın otlak hayvanından elde edilip edilmediği hakkında bilgi verilmemiştir.

6-Selüloz: Liftir. kaynağı belirsizdir, dolayısı ile TDD’ye uygun olup olmadığı da belirsizdir.

7-Kalsiyum karbonat:  Kalsiyumun  en  değersiz, en az biyolojik yararlılığı olan  formudur ayrıca  insanlarda arteriyel ve koroner kalsifikasyon ile ilişkili olduğunu gösteren araştırmalar vardır.

8-AIN93G vitaminler:  Bunların hangi vitaminler olduğu ve kaynağı belirsizdir ancak şu ana kadar listelenen besinlere bakarak bunun da organik olmayan , doğal olmayan kaynaklardan elde edilmiş ve biyo yararlılığı düşük tipte olduğunu varsayabiliriz.

9-Potasyum dihidrojen fosfat: Organik olmayan ve biyolojik yararlılığı düşük olan bir potasyum takviyesidir.

10-DL-Metiyonin:  L-Metiyonin isimli amino asitin hayvan yemi katkısı olarak kullanılan sentetik formudur. TDD’de bırakın DL-Metiyonini , DL-Metiyonin gibi yapay besinler ile beslenmiş hayvanların etlerinin tüketimi dahi yasaktır.

11-Sodyum klorür:   Rafine sofra tuzudur ,  IL-17 enflamasyon yollarını yükselttiği bir çalışmada gösterilmiştir. Hiçbir şekilde TDD’de önerilmez.

12-Potasyum sitrat:    TDD’de yasak olmayan bir potasyum takviyesidir.

13-Kolin klorür: Sentetik kaynaklı bir B vitaminidir

14-Potasyum sülfat:  Organik olmayan bir potasyum takviyesidir ve  biyoyararlılığı kötüdür.

15-AIN93G iz mineraller:  İçinde neler olduğunu ve kaynağını anlamamız ve yorumlamamız mümkün değildir.

Şimdi bu yukarıda 15 maddede ayrıntılarını verdiğimiz sentetik besinler , işlenmiş besinler, enflamasyon yaratan kazein gibi besinler, şeker ve bitkisel yağlar içeren diyet gerçekten Taş Devri Diyeti mi imiş? Bu rezil diyeti biz bırakın şişman şeker hastası fareleri düşmanlarımıza bile öneremeyiz!

Bu çalışma açıkçası bize tek bir şeyi gösteriyor, şişman şeker hastası canlılara işlenmiş ve enflamasyon yaratan besinlerin  ve şekerin zerresi bile çok büyük zarar verir! Bu araştırma ve hemen arkasından ana akım medyada başlayan karalama kampanyası bizde tüm bu sürecin insanları TDD’den uzaklaştırmak için kurgulanmış bir sosyal mühendislik çalışması olduğu izlenimini yaratıyor. Araştırmanın nasıl bir canlı üzerinde yapılacağı, öncesinde bu canlının ne şekilde dejenere edileceği, nasıl bir diyet uygulanacağına varana kadar sipariş edilen sonuçları alacak şekilde kurgulanmış gibi duruyor. Peki ya bu araştırmanın sonucunda kurgulanan diyet farelerin kilo vermesine yol açsaydı, bu durumda da ana akım medya davul çala çala bu araştırmanın sonuçlarını duyurmakta bu kadar istekli olacak mıydı? Tek başına bu sorunun cevabı bile bu konunun ana akım medya tarafından ne kadar yanlı olarak ele alındığı göstermeye yeter.

Gerçekte TDD’nin  kilo verme ve diyabet üzerindeki olumlu etkilerini gösteren bırakın fare araştırmalarını pek çok insan araştırması vardır. Bunlardan bir kısmını burada konuyu derinlemesine araştırmak isteyen ve yabancı dil bilen takipçilerimizin dikkatine sunuyoruz. Bu araştırmaların hiçbiri yayınlandıktan sonra ana akım medyada TDD’nin yararları üzerine bir yaygara kopmamıştır. Düşünün bakalım, neden acaba?

Diğer taraftan Taş Devri Diyeti’nin sağlığınıza yararlı olup olmadığını bilmek için istemli yada istemsiz olarak gıda lobisinin değirmenine su taşıyan bilim adamlarının bizim adımıza fareler üzerinde deney yapmasına gereksinimimiz yoktur, TDD’nin faydalarını  bu diyeti bizzat kendi üzerimizde  uygulayarak çok kısa süre içerisinde görmemiz mümkündür!

Paleo kalın.

Bu makale: http://www.tddp.org/tas-devri-diyeti-karalama-kampanyasi/

Kaynak: wwwdotprimalbody-primalminddotcom/lchf-diet-bad-for-mice-but-not-humans/

 

 

 

By |2016-03-12T11:18:51+00:00Şubat 22nd, 2016|Uncategorized|

One Comment

  1. zalp Haziran 16, 2016 at 4:16 pm

    asıl o araştırmadan düzgün bir sonuç çıkarsalrdı şaşırdım .

Comments are closed.